Allegro (26 Şubat-2 Mart 2007)


Yönetmen: Christoffer Boe
Senaryo: Christoffer Boe, Mikael Wulff
Görüntü Yönetmeni: Manuel Alberto Claro
Kurgu: Peter Brandt
Yapımcı: Tine Grew Pfeiffer
Oyuncular: Ulrich Thomsen, Helena Christensen, Henning Moritzen

2005, Danimarka, 88 dakika

"Allegro" geçmişine sünger çekerek müzikte mükemmelliğe ulaşan bir piyanistin doğduğu şehre dönüş hikayesi. Çocukluğundan beri mükemmeliyetçi bir piyanist olan Zetterstrom geçmişiyle ilgili hiçbir şey anımsamamaktadır. Doğduğu şehri, aşık olduğu kadını ve tüm anılarını bilinçaltının minik kutularına doldurup derinlere saklayan bu piyanistin arkasında anılarının hapsedildiği bir "Bölge" kalmıştır. Onun geçmişini saklayan bu Bölge'ye kimse girememektedir. Anılarının hapsedildiğini öğrenince, Bölge'yi görmek üzere doğduğu şehre döner. Bu gizemli bölgede gezinirken yaptığı seçimleri ve hayatına verdiği yönü sorgular. Fakat geçmişini kurtarabilmesi için öncelikle geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyordur...

[birfilm.com]

Seks ve Felsefe (19-23 Şubat 2007)

Yönetmen-Senarist: Mohsen Makhmalbaf
Oyuncular: Daler Nazarov, Mariam Gaibova, Farzana Beknazarov
Görüntü Yönetmeni: Ebrahim Ghafori
Kurgu: Mohsen Makhmalbaf
Yapımcı: Alaodine Abdulloev

2005, Fransa-İran-Tacikistan ortak yapımı, Tacikçe, 105 dakika

2006 En İyi Yabancı Film Dalında Oscar Aday Adayı

İranlı yönetmen Mohsen Makhbalbaf başyapıt kabul edilen “Kandahar” adlı filminin ardından bu kez aşkın doğasını çözmeye çalışıyor. Film, Tacikistan’ın 2006 yılı için Yabancı Dilde Film Oscar adayıydı.

“Seks ve Felsefe” özünde aşkın doğasını anlamaya yönelik bir felsefe denemesi. İnsanın başka tenlerde, başka bedenlerde aşkın farklı boyutlarını yaşayıp yaşayamayacağına dair bir film. Makhbalbaf sembolik anlatımıyla aşkın doğasını sorgulamamızı sağlıyor.
Günümüz dünyasında cinsel özgürlükle birlikte yok olmaya yüz tutan kutsal aşkı arayan bir adam sayesinde aşka yüklenmiş anlamların üzerine yeniden düşündürüyor.

Sadakatin aşktaki rolü toplumsal bir zorlama mı yoksa doğal mı? Uzun süreli aşk var mıdır? Aşk bir sonraki duygusal heyecana kadar süren bir geçici bir heves midir? Aşk tamamen tesadüflerin eseri midir? İnsan hayatının kaç dakikası gerçekten mutlu geçer? Bir kelebeğin bir günlük hayatı 40 yıllık bir insan hayatından daha mı verimli yaşanır? İnsanları kırmak uğruna hayatımızın her dakikasına sahip çıkmalı mıyız?

“Seks ve Felsefe” bu sorular üzerine düşünenlerin veya düşünmek isteyenlerin kaçırmaması gereken etkileyici bir yapım.

FİLMİN ÖYKÜSÜ
Jân gerçek mesleğinin aşk olduğunu iddia eden bir dans eğitmenidir. Aynı anda dört kadına birden aşık olan Jân ve aşık olduğu kadınların her birinin verdiği dans derslerine katılmasını sağlamıştır. Bu aşk adamı 40 yaşını doldurduğu gün 40 mumla süslediği arabasında şehrin sokaklarını dolaşmaktadır.

Bu sırada “kendine karşı bir devrim başlattığını” söyleyerek dört sevgilisine de dans dersi verdiği sınıfta randevu verir. Sevdikleri adamı görmeyi planlarken karşılarında Jân’ın ilişkide olduğu diğer kadınları bu durum karşısında şaşkına dönerler.

Jân kadınların her birine tek tek onlara nasıl aşık olduğunu anlatır. Her birinde aşkın bir başka yüzünü keşfettiğini savunan Jân bu sırada aşk ve varoluşa dair düşüncelerini anlatır.

Tüm sevgililerini yitireceğini bile bile kendine karşı bir devrime girişmiş ve sonunda hayatındaki tüm kadınlara dürüst olmuştur. Jân’ın bilmediği şey devrim bayrağını açan tek kişinin kendisi olmadığıdır.

“Buradaki dört kadın aslında benim için tek bir kadının dişil aşk tecrübesinde, aşkın anlamının gelişiminin dört evresini temsil ediyor: “Romantik masumiyet evresi” “Aşk intikamları evresi” “Sekse teslimiyet ve aşkı unutma evresi” “Melankolik olgunluk ve aşkın yeniden yaratılması”. Halbuki bu adam her bir kadındaki farklı olgunluk evrelerinin farkına varamıyor. Her kadında aşkı arıyor ama yalnızlık buluyor. Aynı anda dört aşk ilişkisi yaşamayı dünyanın aşka doymuş olması için bir neden olarak görmüyor. Günümüz dünyasının Romeo ve Juliet gibi aşklar yaratamadığını haykırıyor. Aşkın içinde bulunulan duruma has bir olgu olduğunu düşünüyor ve bu yüzden oluşumu bir duruma bağlı olan her şey gibi ölümcül ve geçici olduğunu söylüyor. Dünya üzerinde aşkın olmadığını düşünüyor. Sadece romantik durumlar öyle zannetmemize yol açıyor.” [Mohsen Makhmalbaf]

“Günümüz romantik filmleri aşk kavramını öpüşmek ve sarılmaya indirgemiş durumda. Makhmalbaf’ın “Seks ve Felsefe” filmiyse seks filmi değil. Bu film aşka asıl değerini geri veren tamamen felsefi bir dönüş. “Seks ve Felsefe” izleyiciyi aşkın anlamı üzerine yeniden düşünmeye sevk eden modern bir film. Ben filmi yeniden izlemek istiyorum ve evde de bir kopyasını bulundurup defalarca üzerinden geçmek isterim. Sadece izleyicinin değil sanatçıların da bu filmi izleyip içeriğinden ve stilinden öğrenecekleri çok şey var. Diğer bir ilginç noktaysa Makhbalbaf ailesinin dünya sinemasındaki yeri. Ben tiyatro veya müzikte her biri başarılı olan aile bireyleri gördüm ama sinemada her biri uluslararası başarılara imza atmış ve muhteşem eserler yaratmış bir aileyle hiç tanışmamıştım.” [Cengiz Aytmatov]

[ntvmsnbc.com]

Özgürlük Rüzgarı (12-16 Şubat 2007)

Filmin özgün adı: "The Wind That Shakes the Barley"

Yönetmen:
Ken Loach
Senaryo: Paul Laverty
Görüntü Yönetmeni: Barry Ackroyd
Kurgu: Jonathan Morris
Müzik: George Fenton
Yapımcı: Rebecca O'Brien
Oyuncular: Cillian Murphy, Padraic Delaney, Liam Cunningham

2006. İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Fransa ve İrlanda ortak yapımı. 127 dakika.

2006 Cannes Film Festivali Altın Palmiye En İyi Film Ödülü

Usta yönetmen Ken Loach'un bu son filmi, Cannes'da oybirliğiyle Altın Palmiye'ye layık görüldü. Irak'ta süregelen savaşla koşutluklar kuran film, festivalde siyasi içeriğiyle de tartışmalar yarattı. Bağımsız İrlanda Cumhuriyeti'nin ve Kuzey İrlanda'nın ortaya çıkışıyla sonuçlanan olayları anlatan film, adanın henüz bir İngiliz kolonisi olduğu 1920'li yıllarda geçiyor. İrlanda'daki İngiliz askerlerinin zulmüne tanık olan Damien, IRA'nın bir alt kolu olan İrlandalı cumhuriyetçilere katılır. Ancak, Damien'ın ağabeyi Teddy, İngilizlerle barış yapılması taraftarı olduğu için, bir trajedinin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Damien'ı, geçtiğimiz festivalde gösterilen Neil Jordan'ın Plüton'da Kahvaltı (Breakfast on Pluto) filminin başrol oyuncusu Cillian Murphy canlandırıyor.

[birfilm.com]